Doğa Temelli Eğitim
1800’lerde Avrupa, Kuzey Amerika ve Kanada’da eş zamanlı olarak ortaya çıkan Doğa Temelli Erken Çocukluk Eğitimi, çocukların her türlü hava şartında açık havada vakit geçirmeleri prensibinden yola çıkmaktadır. Orman Anaokulları yaklaşımında ise çocuklar her türlü hava koşulunda, her gün, günün büyük bir kısmını ormanlık bir alanda geçirirler.
Biyolog Edward Wilson 1984 yılında geliştirmiş olduğu, Biyofili hipotezi ile insanlığın doğaya yakın olma durumunu biyolojik temellere dayandırarak açıklamıştır. Wilson’un “insanoğlunun diğer canlı organizmalara karşı gösterdiği, genetik temelli bir duygusal yakınlık” olarak tanımladığı Biyofili hipotezine göre erken çocukluk döneminde doğa ile yakın ve sürekli bir etkileşim içinde olan çocukların, yetişkin olduklarında doğaya karşı olumlu tutum ve değerlere sahip olacakları, doğa ile güçlü bir duygusal bağ kuracakları ve çevreyi koruma konusunda güçlü bir motivasyon içinde olacakları öngörülmektedir.
Ayrıca Doğa Temeli Eğitim, çocuklara sayısız fırsatlar sunmaktadır.
• Doğal dünyanın güzelliğine dair bir farkındalık ve hayranlık geliştirir.
• Doğadaki döngüleri, çeşitliliği, farklı yaşam formalarını fark etmeyi sağlar, diğer canlı türlerine karşı empati duygusunu artırır.
• Yaratıcı düşünmeyi teşvik eder. Hayalgücünü destekler.
• Düşünsel ve fiziksel esneklik katar
• Her türlü hava koşulunda açık havada olan çocuk, mevsim geçişlerini fark eder, mevsimlere yönelik iyi/kötü gibi algılar oluşmaz.
• Sağlıklı bir beden gelişimi için çocukların günde 12.000 adım atması gerekmektedir. Doğa temelli bir eğitim buna olanak sağlar.
• Her türlü hava koşulunda açık havada olan çocukların bağışıklık sistemi daha gelişkindir.
• Sınıf gibi kapalı ve sınırları olan bir alan yerine, orman / koru / sahil / park gibi geniş bir alanda çocukların alan algıları gelişir, sınırlarının farkına varırlar.
• İnsiyatif aldırır, karar mekanizmaları gelişir.
• Çevre bilinci kazandırır.
Mini Kulüp olarak; çocukların doğuştan sahip oldukları biyofililerini geliştirme sürecinde; okul içerisinde de çocuklara örnek olacak bir tutum sergileyerek, daha çevreci ve yeşil bir okul olma yolunda hareket ediyoruz.
Bu doğrultuda her hafta başı o haftayı planlamak üzere; haftada en az bir gün olabiliyorsa iki gün tüm öğleden sonramızı Validebağ Korusu’nda geçiriyoruz. Giderken, yanımıza orada bulunduğumuz süre boyunca lazım olabilecek her türlü malzemeyi de alıyoruz.(Oturma matı, matara, yiyecek ve diğer malzemeler) Hava koşullarının durumuna göre çizmelerimizi ve yağmurluklarımızı giyiyor ve kendimizi doğanın kucak açmış kollarına bırakıyoruz. Bu süreci, her sınıf kendi öğretmenleri ile ayrı yaşarken onlara Doğa Temelli Eğitim koordinatörümüz eşlik ediyor.