Çocukların yaşamındaki en önemli dönüm noktalarından biri okula başlamaktır ve bu durum hem çocuklar hem de ebeveynler için büyük bir yeniliktir. Okula başlamak dediğimiz olgu; “ev” den ayrı bir yerde başka yetişkinlere güven duymayı ve ilişki kurmayı gerektirir. Alışkanlıklardan ve bilinen ev koşullarından ayrılmak kolay değildir. Okulun sunduğu renkli ve cazip dünya başlangıçta cezbedici olsa da en nihayetinde çocukların olmak istediği yer, değişmeyen düzeninin olduğu evdir.
Okul süreci, yeni başlayan bir çocuk için belli bir zaman geçmeden ve rutin olmadan önce belirsizdir. Zira çocuklar, aşina olduklarına ve rutinlerine sandığımızdan daha çok bağlıdırlar. Bunlar da, onlara güvende olma hissini hatırlatır. Aynı zamanda okula başlama süreci bir ayrılıktır, doğduğu günden itibaren belirli mekanlara ebeveyn ya da birincil bakım veren eşliğinde sosyal dünyaya katılım gösteren çocuğun artık bağlanma figüründen ayrı olacağı dönemin başlangıcıdır. Çocukların kendini güvende hissetmesi, duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarının karşılanacağı fark etmesi, okuldaki güvenli ortamın ardından okul öncesi ve sonrası rutinlerle ailesine geri döneceğini bilmesi bu süreci en rahatlatan faktörlerdendir.
Tüm bu sorulara bir bir cevap bulmaya başladığı andan itibaren çocuk, okulla bir bağ kurmaya başlar.
Oryantasyon sürecindeki bazı önemli başlıklara bakacak olursak;
• Ebeveynlerin kendi duygularını düzenleme becerileri süreci nasıl etkiliyor?
Çocuklar etrafındaki yetişkinleri pusula sayar, onların kaygı düzeyleri belirleyicidir. Bu yüzden de sürecin çok yüksek bir oranını ebeveynlerin regülasyon becerileri etkiler. Eğer ebeveynler kaygılarla okulun kapısında duruyorsa, çocuklar da ebeveynlerden farklı olmazlar. Duygular her ne kadar görünmez olsalar da birbirimizi duygularımızla etkileriz. Davranışa ya da söze dökülmeseler bile orada ve görünürlerdir. Onlara fark ettirmediğimizi zannettiğimiz her duygumuzu, onlar fark eder. Güven duyduğunuz biri ile karanlık bir sokakta onun bildiği bir yere doğru yol aldığınızı düşünün. Sizi o yere vardıracağına eminseniz telaşınız ya da endişeniz olmaz. Ancak o güvendiğiniz kişiyi birden kaygılı ve ne yapacağını bilmez halde bulursanız siz ondan daha fazla kaygılanır hatta dehşete düşersiniz.
• Evden okula geçişte çocukların rutininde ne gibi değişiklikler yapılabilir?
Çocuklar bir okula başlamadan önce ev ortamında güvenli ve okul düzenine oranla esnek bir yapı içerisinde olduklarından genellikle okulun belli bir düzen içerisinde olma halinden hoşlanmazlar. Örneğin; oyun esnasında gezerek ve belirsiz saatlerde yemek yedirilen bir çocuğun okulda belli bir süre içinde ve belli bir yerde yemek bitimine kadar oturmasının gerekliliği bile, evi okula tercih etmesine sebep olabilir. Bu sebeplerle evden okula geçişte; ev içi düzenlemeler, sağlıklı sınırlar ve rutinler konularına odaklanmak gereklidir. Yatış saatinin belirli bir düzen içinde olması, yemek saati, aile ile geçirilen vakitlerin kalitesi gibi detaylar, çocuğun okula uyumunu ve sağlıklı devamlılığı konusunda pozitif yönde etki sağlar.
Diğer yandan okulda geçirdiği vakitler dışında ebeveynleri ile geçirdiği zamanlarda doyum sağlamıyorsa, uyku ve beslenme kalitesi düşükse doğal olarak adaptasyon süreci de olumsuz etkilenebilir.
• Çocuğun hayatındaki önemli değişimler esnasında okul geçişinin planlanması nasıl olmalıdır?
Genellikle kardeş doğumu, boşanma, taşınma gibi önemli hayat değişiklikleri esnasında okula geçiş süreci gibi bir deneyimi aynı zamana denk getirmeme önerilir. Bunlara ek olarak emzik bırakma, meme bırakma, yatak ayırma, oda ayırma, bez bırakma gibi ayrışma ile ilgili olan süreçleri de ekleyebiliriz. Ancak her zaman hayat planladığımız gibi gitmeyebilir bazen bu olaylar üst üste gelebilir. Çocukların bu olaylardan etkilenme düzeyi; çocuğun mizacının, psikolojik sağlamlığının ve aynı zamanda ebeveynler tarafından olayların karşılanış şekline göre değişiklik gösterebilir. Bu hayat değişiklikleri karşısında ailenin tutumu çocuğun tutumunda belirleyici olur. Önemli olan, ebeveynlerin yaşanan bu süreçlerde farkında bir şekilde ve gerekli hallerde uzman desteği ile ilerlemesi olacaktır.
Sağlıklı bir oryantasyonda; ana hedef çocuğun kendini terk edilmiş hissetmeden okula güven duyması ve öğretmenleri ile güvenli ilişki kurmasıdır. Bağlanma temelli yaklaşıma göre de; bu amaçla yavaş ve sakinlikle aşamalandırılmış bir süreç geçirmek doğru olan yoldur. Bu yeni süreç çocuktan çocuğa değişerek yaşanır. Burada da çocukların mizacı ve bireysel özellikleri devreye girer. Bazı çocuklar daha hızlı uyum sağlarken, bazı çocuklar daha yavaş uyum sağlarlar.
Çocukların sorularını cevaplamak, duygularını dışarı vurduklarında orada olmak büyük bir sabır gerektirir. Hatta; oryantasyon süreci bazen iki ileri bir geridir. Tam her şey yolunda, alıştı denirken beklenmedik tepkilerle karşılaşılabilinir. Tüm bu süreç boyunca çocuğun ihtiyacı olan, yanında elini tutan bir yetişkindir.
Mini Kulüp Çocuk Evi Psikolojik Danışmanları